Fransız İhtilali ve David Bölüm II
Kaldığımız yerden devam edelim, önceki yazımı okumadıysanız buradan ulaşabilirsiniz.
20 Haziran 1789

Oath of the Horatii tablosunu anımsatıyor değil mi?
Ulusal meclis toplanacaktı fakat o gün Fransa’da büyük bir fırtına oldu, yaklaşık 600 devrimci ve onların çağrılarına yanıt veren soylular ve ruhban sınıfından destekçileri kapalı tenis kortunda toplandı. Kral bu meclise karşı gelse de büyük bir iyimserlikle birlik ve beraberlik için yeminler edildi. Yeni anayasa kurulana kadar beraber hareket edeceklerdi.
Sahneye bir göz gezdirelim. Merkezde, ulusal meclisin başkanı seçilen Jean-Sylvain Bailly yeminini okuyor ve diğerleri de onunla uyum içinde. Öyle mi? Biraz daha dikkatli bakalım sağ alt köşede biri var krala sadık olduğunu açıkça belirten ve kralın onaylamadığı hiçbir kararı kabul etmeyeceğini söyleyen biri, adı “Joseph Martin-Dauch”. Onu ilk gördüğümde yüzümde acı bir ifade vardı, terör döneminde giyotine giden ilklerden biridir diye düşünmüştüm ama öyle olmamış bir süre hapishanede kalmış ve birkaç suikast atlatmış. Bunları basit bir şeymiş gibi söylüyorum çünkü siz de bilirsiniz ki o zamanlar kimlerin idam kararının verildiği belli değildi, hayatta kalması büyük şans. Giyotine giden kişi onun aksine sahnenin merkezinde yeminini okuyan Jean-Sylvain Bailly’dir.
Söylentiler dolaşmaya başladı Louis Versay’a askeri birliklerini topluyordu, ulusal meclisi dağıtacaktı. Halk buna izin vermedi, ayaklandı ve darbeye engel oldu. Sıra ihtilalin sembolü haline gelen Bastille kalesindeydi, 14 Temmuz sabahında yaklaşık 900 kişi Bastille kalesine saldırdı. Öğleden sonra Bastille ele geçirilmişti. Bundan sonrasını zaten biliyoruz; giyotin, kan ve daha fazla kan. Şunu da söylemek isterim ki şehir proletaryasının durumu değişmemişti, köylüler yine aç ve fakirdi hatta öncesine göre daha kötü durumdalardı. Peki orta sınıf zenginler? Onlar, asillerin öldürüldükten sonra boş kalan koltuklarına oturdu.
“George Orwell 1984” okuyanlar bilir orada bu durum şöyle anlatılır:
Sınıfların amacı şudur; Üst sınıf durumunu korumak, orta sınıf üst sınıfın yerine geçmek ister. Alt sınıf genelde bu tür şeylerle uğraşamayacak kadar yoksuldur ve karnını doyurmak ister ama içte yatan istek tüm eşitsizlikleri kaldırmaktır. Durum böyleyken orta sınıf tek başına üst sınıfı deviremeyeceği için alt sınıfa vaatlerde (özgürlük, eşitlik) bulunur ve onların kalabalık gücüyle üst sınıfı devirir. Amacına ulaşır ama gücü elde ettikten sonra alt sınıfı tekrar eski yerine gönderir. Zamanla tekrar orta sınıf oluşur ve bu döngü böylece devam eder. Alt sınıf için tarihsel gelişme efendilerinin adının değişmesinden öte bir anlam taşımaz.
Ressamımıza gelirsek, onun bu dönemde karasız bir tutum sergilediğini söyleyebiliriz. Karmaşanın içerisinde neye inanması gerektiğini bilmiyordu. Kısa bir süre sonra Jacoben’ın kurucularından Jean Paul Marat’yı tanıdı ve ona büyük bir sadakatle bağlandı. Onu sık sık ziyaret ediyor, hainlerin idam kararının verilmesinde etkin rol oynuyordu.
1792
Kral ve ailesi tutuklandı, radikal Jacoben devrimci grubu kontrolü ele aldı, bir yıl sonra kral ve ailesinin idam kararı verildi, bu kararı verenler arasında bir zamanlar onun için resim yapan Jacques Louis David de vardı.
Jacoben destekçisi biri daha var. 1805 yılında Fransa imparatoru olacak biri.
David ulusal konvansiyon meclisinin Paris’teki temsilcilerinden biri oldu. Marat ve Robespierre sayısız devrimciyi hain olarak kabul etti on binlerce insan giyotinle idam edildi. Gidişat hiç iyi değildi, özgürlük için başlatılan devrimin sonu otoriteye doğru gidiyordu. Devrimcilerden biri olan ama Marat’nın karşısında yer alan Charlotte Cordey bu durumu farkedenlerden biriydi. 13 Temmuz gününün akşamında Marat’nın yanına gitti. Banyodaydı, şiddetli egzama ağrılarını rahatlatmak için uzun süreli duşlarından birini alıyordu. Cordey, satın almış olduğu mutfak bıçağıyla onu öldürdü.
Joseph Boze- Jean Paul Marat (1793) Paul Baudry – Charlotte Corday (1860)
Marat’nın ölümü, David için oldukça büyük bir yıkımdı. Onun son resmini yapmalıydı.

Ölmüş, pürüzsüz teni soğumuş olmasına rağmen resim oldukça duygulu, yarası İsa’nın yarasını andırıyor. Saf ve temiz (!) Marat’nın elinde Charlot Cordey ‘nin mektubu duruyor. Halkın gözünde Marat özgürlük ve adalete hizmet eden bir kahramandı, David ise böylesine soğuk ve karanlık ölümü bile yüceltebilecek kadar yetenekliydi.
Marat aynı zamanda hekimdir, bilim insanıdır. Felsefe ve fizik üzerine birçok eser yazmıştır.
1794
David, eşini onunla aynı düşüncede olmadığı için boşadı. Terör dönemiydi, Marat’nın yandaşlarından Robespierre ile beraber hain olarak gördükleri binlerce insanın idam kararını imzalıyordu. Robespierre ve devrimci grubu artık diktatör olarak görülüyordu.
Birçok ressamın zaafı vardır, belirli konularda irade zayıflığı, içlerindeki duyguyu bastıramama, aşırılık söz konusudur. İç dünyalarındaki bu yoğunluk ressamların tablolarına yansır ve onları birer şaheser yapar. Ne yazık ki bu durumun David’ in iç dünyasıyla sınırlı kalmadığını ve binlerce insanı etkilediğini söyleyebiliriz.
Bu baskıcı süreç uzun sürmedi, karşı devrimciler Robespierre’i giyotine gönderdi ve David tutuklandı.
Cezaevinde yaptığı oto-portreye bir bakalım.

Oldukça masum ve genç (olduğundan çok daha genç) görünüyor. Yüzündeki asimetri onun gençken aldığı kılıç darbesinden kaynaklanıyor. Elinde fırça ve palet var. Sanki ben bir sanatçıyım,sadece bir sanatçı ve öyle kalacağım dermiş gibi. Binlerce insanın öldürülmesinde etkisi olmasına rağmen benim için “yeniden başlangıç” havası taşıyan bir resim.
Cezaevinden çıkarıldıktan sonra David sanki yaşadıklarından ders almış gibi sarsıcı ve tehlikeli resimler yerine “hoş” resimler yapmaya başlamıştır.
17951799
Bu hikaye böyle sonlanabilirdi. Ressamımız yaşadıklarından ders alıp küçük bir evde sakin duygulara sahip daha kişisel resimler çizebilirdi. Peki sizce David böyle biri miydi? Hayır, David geçmişini arkada bırakamazdı, politika onun kanına işlemişti. Biri vardı ve ona büyük hayranlık besliyordu. Yüzyıllar geçse de adı asla unutulmayacak biri, bu kişi Napoleon Bonaparte’dan başkası değildi.


Napoleon’un hüküm sürdüğü dönemde sıkıntı yaşamadığını söyleyebiliriz fakat Napoleon yenilgiye uğratılıp iktidara XVIII. Louis geçince David ya sürgün edilecek ya da kral için çalışacaktı. Politika onun tutkusuydu, yaşamı boyunca önemli adamlardan biri olmuştu ama sanırım ressamımız artık huzurlu ve sakin bir hayat istiyordu ki Brüksel’e sürgüne gönderilmeyi tercih etti. 1825 yılında ölene kadar sessiz bir hayat yaşadı.
David yaşarken öğrendi ben onu araştırırken öğrendim. Huh! Sanırım sonuna geldik, artık ayrılma vakti. Tekrar görüşmek üzere hoşça kalın!
KAYNAKLAR:
- Palffy,G.,Atkinson,S.(Ed.) Sanat Kitabı.(2017).(A.Fethi,çev.).Alfa yayınları. İstanbul
- Roberts,J.M.,Avrupa Tarihi.(2010).(F.Aytuna,çev.).İnkılap yayınevi. İstanbul
- Russel,P.,Delphi Complete Works of Jacques-Louis David (Illustrated).(2017)
- Simon Schama’s Power of Art-David
- https://en.wikipedia.org/wiki/Jean-Paul_Marat
- https://en.wikipedia.org/wiki/Charlotte_Corday