Stoa Felsefesi – Bölüm I
Stoacılığın temelleri Kıbrıslı Zenon tarafından M.Ö. 300 yılında Atina’da atılmıştır. Yaşam boyu süren huzuru amaçlar ona nasıl ulaşılacağına açıklık getirir. Nirvana gibi düşünmek yanlış sayılmaz.
Stoacılığı anlayabilmek için ilk olarak üç temel konuyu anlamamız ve birbirleriyle ilişkilendirmemiz gerekiyor. Ruh, beden ve akıl. Bu üçünü açıklarken fazla derine inersem iş içinden çıkılmaz bir hal alacaktır o yüzden yüzeysel geçeceğim. Başlayalım!

Ruh asıl olandır, seni sen yapan, beden çürüdükten ya da kül olduktan sonra var olmaya devam edecek olandır. Akıl onun koruyucusudur. Ruhu temiz tutan kötü niyetlerden ve yıkımlardan koruyandır. Beden ise konaktır. Temiz ve güçlü beden zihin berraklığı için önemlidir. Şimdi bu üçü üzerinden insanı huzurlu ve huzursuz eden durumların neler olduğuna bakalım.
“Bir cesedi sırtlanmış ufacık bir ruhsun sen.”
Epiktetos
Marcus Aurelius’a göre beden nasıl toprak oluyor diğerlerine yer açıyorsa ruh da göğe yükseldikten sonra dönüşür ve geldiği yere tekrar döner . Meydana gelenlerden hoşnutsuz olan ruh evrenin çıbanı durumundadır, kendi değerini düşürmüştür çünkü bu tavır diğer her şeyin özünü içinde barındıran doğaya karşı isyandır.
Marcus Aurelius karakterinin yer aldığı “Gladiator” filmini hatırlayabilirsiniz. Aynı zamanda 2020 yılında yayınlanan Pixar yapımı “Soul” animasyonu konumuzla oldukça ilgili.
Aurelius’a göre ruhu alçaltan durumlar:
- Herhangi bir olaya ya da birine karşı kin ve öfke beslemek
- Zevk ya da acıya yenilmek
- Cesaretten yoksun bir şekilde duyguları gizlemek
- Akılla hareket etmek gerektiği halde ustan yoksun olarak amaçsız ve rastlantısal olarak enerjiyi ve girişkenliği herhangi bir şeye yöneltmek.
Doğru kararlar güçlü akılla verilir ve güçlü akıl yalnızca berrak bir zihinle mümkündür. Berrak zihin ise tutkulardan, bağımlılıklardan ve endişelerden arınmıştır. Stoacılığın ilkelerinden henüz bahsetmesem de ölçülülük, mutluluğu getirecek olan erdem için gereklidir. Tutkular ölçüsüzdür ve ne olursa olsun ölçüsüz olan zararlıdır.
Erdemi hazzın hizmetçisi yapmak ruhunda yüce şeyler yaratamayan insan davranışıdır.
Seneca
Epiktetos’a göre bir şeye olan hastalıklı arzu gidip ona ulaştıkça güçlenir. Eğer kontrol altına alınmazsa bir sonraki sefer iradenin aradan çekilmesi çok daha hızlı olacaktır. Böylelikle hastalıklı huy güçlenecek ve bırakmak bir o kadar zor olacaktır. İşte zihinde oluşmaya başlayan iltihabın, hastalığın belirtileri bunlardır.
Zihinden tamamen temizlenmeyen iltihap uçuğa dönüşecektir, der Epiktetos. Erdemsiz davranışa alışmak (bağımlılık) istemiyorsanız o huyu körüklemeyin, artmasına sebep olacak hiçbir şey yapmayın. Öfkeyi ele alır ve öfkeden kurtulmak için önce öfkesiz kaldığınız günleri sayın der. ‘Eskiden her gün sinirlenirdim. Sonra iki günde bir oldu sonra üç günde bir.’ Otuz gün geçtiğinde tanrıya şükredin ve bedeninize yenik düştüğünüz zamanlarda bunu hemen bir yenilgi olarak kabul etmeyin.
Endişelerin sebepleri:
1-Daha olmamış bir durumu düşünmek:
Stoa felsefesine göre kişi yalnızca şu ana sahiptir ve sahip olmadığı hiçbir şeyi kaybedemez. Olacak olan zaten olacaktır. Kişinin kontrolünde olmayan durumlar için endişelenmesi gereksizdir. Geleceği yani olmayan bir durumu düşünerek endişeye kapılmak kişinin kendine yaptığı bir eziyettir ve bu eziyeti durdurmak kendi elindedir. Seneca, hayallerimizde gerçekte olandan daha çok acı çektiğimiz söyler.
“Diyorum ki vaktinden önce mutsuz olma!”
Seneca
2-Olacak olan durumu kötü olarak nitelendirmek:
İyi ya da kötü olay yoktur yalnızca ona karşı yargılarınız vardır olacak olan yalnızca akışın bir parçasıdır. Seneca’ya göre sağlıklı zihin erdemle mutlu olan hasta zihin ise şansı önemseyendir. Güzel bir hediye kazanacaksan bilmelisin ki mutluluk dışarıdan gelmez. Bir şey kaybedeceksen de şunu bilmelisin ki ona zaten sahip değildin.
Talih verdiği dışında hiçbir şeyi geri alamaz. Erdemli insan yani bilge olan talihin getirdiklerini evinde ağırlar ruhunda değil. Onlara sahip olmadığını, sahip olduğu tek şeyin erdem olduğunu bilir. Bir gün ona verilenler geri alındığında yoksunluk hissetmez.
Kendine sevdiğin kişinin ölümlü olduğunu, sevdiğin şeylerin sana ait olmadığını yalnızca sana hediye olarak verildiklerini hatırlat.
Epiktetos
3- Gereksiz düşünceler:
Gereksiz ve amacına hizmet etmeyen işlerle uğraşmak Aurelius’a göre ruhu alçaltır ve bu uğraşlar gereksiz düşüncelere sebep olur. Gereksiz olan ne varsa çıkarılmalıdır, gereksiz kalabalık gereksiz gösteriş ve kişiye yarar sağlamayan çevre de buna dahildir.
Altın varaklı bir tavanın yaptığını samandan bir çatı da yapabilir. Gereksiz bir çabayla süslenerek sergilenen her şeyi reddedin. Hayran olunacak tek şey ruhtur, hiçbir şeyden etkilenmeyen bir ruhun etkileyiciliği kadar büyük bir şey yoktur.
Seneca
İkinci bölümde devam edelim.
Bir yorum
Nur
Hassas bir konuyu zarif bir anlatımla aktarışını takip etmek çok keyifliydi